Risaleler Sadeleştirilmeli Midir?
Yaklaşık yirmi, yirmi beş yıldır bu soru bir vesileyle sürekli karşıma çıkar. Her defasında da ciddi bir ikileme iter beni; sadeleştirip daha çok insana mı ulaştırmalı, yoksa olduğu gibi koruyup insanları mı onun seviyesine çıkarmalı? İkileme iter dedim, belki iterdi demeliyim, çünkü bu hususta kafamda artık bir kanaat oluştu. Kanaat, çünkü 'görüş'ten daha güçlü bir düşünce. Evet, ben Risale-i Nur'ların sadeleştirilmesi gerektiğine kaniyim ve bu konuda sağlam olduklarına inandığım dayanaklarım var.
Neden Sadeleştirilmeli?
Ama önce neden böyle bir ihtiyaç duyulduğunu anlamamız gerekiyor. Niçin Risaleler sadeleştirilmeli diye yakınılıp duruluyor? Neden bu soru Risalelerin tadına varmaya çalışan herkesin aklına gelen ilk şey oluyor? Kaç kişi şimdiye kadar Risalelerin içeriği konusunda çok müspet hatta müştak iken içeriği aktaran dili anlamadığından yakınmıştır? Hatta size sorayım: Siz Risaleleri ilk defa elinize aldığınızda bu sorunla karşılaşmadınız mı? Sonra siz neredeyse vaz geçecek ve daha anlaşılır eserlere yönelecektiniz de, abileriniz ya da ablalarınız "oku; anlarsın" diyerek ve kendi kredibilitelerini ve izah güçlerini kullanarak sizi vaz geçirmediler mi?
Risalelerin o görkemli manasının, günümüz nesli için, üstündeki en kalın kumaşlı libas, kullandığı dilidir bence. Tutkunlarına onu çok şık gösterse de yabancılarıyla arasındaki mesafeyi hala koruyor ve özellikle Türkiye'de, bu kadar PR'ı yapılan başka bir kitap olmamasına rağmen, herkese ulaşamıyor.
Ulaştığı kesim de, sayısı ne olursa olsun, bir nevi marjinalleşiyor ve belli bir 'alt kimliğe' ait olma durumunda kalıyor. Bu durum, o alt kimliği kabullenenler tarafından bir şeref vesilesi sayılsa da, o alt kimlikle ilgili aynı görüşü paylaşmayanlar için bir engel teşkil edebiliyor. Risalelerin doğal fonksiyonu bir alt kimlik oluşturmak olsa da, bu onun amaçlarından olmadığından, Risalelerin dili, amaçları açısından Risaleleri belli ölçüde güdükleştiriyor bile denilebilir.
Dolayısıyla, Risalelerin anlam kalitesini ve bütünlüğünü bozmadan, sadece anlaşılır kılma maksatlı sadeleştirme yapılması bir ihtiyaçtır. Risale-i Nur'un varlık gayesine bakılırsa da hayati ve imani bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı giderme konusu ise hem dile, hem dine, hem de Nurlara vakıf bir heyet tarafından yapılmalıdır diyebiliriz.
Risaleler Kur'anı Akıllara Yaklaştırıyor, Öyleyse Neden Risaleleri İnsanlara Yaklaştırmıyoruz?
Şimdi, Risale-i Nur'un ne olduğuna bakalım hep birlikte. Size 'Nurlar nedir?' desem ve tek kelimelik bir cevap vermenizi istesem ne derdiniz? 'Tefsir' dediğinizi duyar gibiyim. Elbette birçok tanım yapabilirsiniz ancak hadd-i zatında Risaleler tefsirdirler, ve Rabbimizin ayetlerini bize açıklamayı hedeflerler. Yani insanların hepsinin akıllarıyla veya hisleriyle, hatta latife, sır, hafa ve ahfalarıyla anlayamayacakları muhtemel Kur'an ayetlerini, kainat kitabının ayetlerini, ve Efendimiz (SAV)'in sünnetlerini onlara izah etmek, anlayacakları bir halde sunmak ve neticede onlara insanların ulaşmalarını temin etmek Risale-i Nurların en önemli hedeflerindendir. Madem varlık nedeni Kur'an'ın ve Rabbimizi bize gösteren diğer delillerin - ki bunlara bundan sonra genel anlamda ayetler diyeceğiz, anlaşılması olan Nurlar, bu ayetleri açıklıyor, demek ki Risaleler de açıklanabilir, anlaşılır hale getirilebilir, anlayamayan insanların anlayacağı hale sokulabilir.
Şimdi, Risale-i Nur'un ne olduğuna bakalım hep birlikte. Size 'Nurlar nedir?' desem ve tek kelimelik bir cevap vermenizi istesem ne derdiniz? 'Tefsir' dediğinizi duyar gibiyim. Elbette birçok tanım yapabilirsiniz ancak hadd-i zatında Risaleler tefsirdirler, ve Rabbimizin ayetlerini bize açıklamayı hedeflerler. Yani insanların hepsinin akıllarıyla veya hisleriyle, hatta latife, sır, hafa ve ahfalarıyla anlayamayacakları muhtemel Kur'an ayetlerini, kainat kitabının ayetlerini, ve Efendimiz (SAV)'in sünnetlerini onlara izah etmek, anlayacakları bir halde sunmak ve neticede onlara insanların ulaşmalarını temin etmek Risale-i Nurların en önemli hedeflerindendir. Madem varlık nedeni Kur'an'ın ve Rabbimizi bize gösteren diğer delillerin - ki bunlara bundan sonra genel anlamda ayetler diyeceğiz, anlaşılması olan Nurlar, bu ayetleri açıklıyor, demek ki Risaleler de açıklanabilir, anlaşılır hale getirilebilir, anlayamayan insanların anlayacağı hale sokulabilir.
Hani muaraza olsun diye değil de, kullanmaya çalıştığımız kompozisyon türünün hakkını verme adına, zıt görüşlere de yer verme lüzumu hissediyorum. Bu bağlamda, sadeleştirmeye karşı olanların kullandıkları, "Risaleleri sadeleştirirsek avamın seviyesine indirmiş oluruz; doğrusu, insanları Nurların seviyesine çıkarmaktır" argümanını ele alacak olursak, bunun gerçekten de ideali ifade eden ve "keşke öyle olsa" dedirten bir argüman olduğunu görürüz. Gel gelelim, realite bunun sadece bir temenni olduğunu gösterir bizlere. Hatta, biraz daha ileri gideyim, bence biraz da çelişkili bir temennidir. Neden mi? Risaleleri açıklamayı, avamın seviyesine düşürme olarak görüyorsak, ayetleri izah etmeyi de seviye düşürme olarak görmemiz gerekir. Ayetleri açıklarken Risale-i Nurlar, onların seviyesini mi düşürmüş oluyorlar, yoksa onları daha anlaşılır kılıp insanları onlara cezb mi ediyorlar? Madem ikincisi, neden Risalelerin sadeleştirilmesini yanlış görüyoruz? Risaleler Kur'an'dan üstün değildirler ki, belki Üstad'ın ifadeleriyle Kur'an güneşinin şualarının lem'alarıdır. Sadeleştirelim ki insanlar onu anlasın, ona yaklaşsın, onunla da Rabbimizin ayetlerine ulaşsın.
Risaleleri Risalelerle İzah Etmek Tek Yöntem Midir?Risaleleri izah ihtiyacını kısıtlı bir kesim değil, sadeleştirilmesine karşı olanlar da görüyor olmalılar ki, izah etmeye gerek yoktur demiyorlar; risaleleri yine risalelerle izah etmek lazım diyorlar. Ben bunun çok üst düzey bir izah tarzı olduğunu düşünüyor ve kesinlikle bu tür bir açıklamayı, şahsi yorumlarla yapılmış izahlara tercih ediyorum. Ne var ki, evvela risaleyi risaleyle izah etme konusu sadeleştirmeyle doğrudan ilgili değil. Yani bazı meseleler kelimelerin tümünü bilenler için bile izah gerektirebilir. Ama mevzu açılmışken, buna da değinmek gerektiğini düşünüyorum.
Yine Kur'an-ı Kerim'den örnek vereceğim. Malumunuz Sahabe efendilerimiz de Kur'an-ı Kerim'deki bazı ayetlerin izahını Efendimiz (SAV)'den istiyordu. O da kimi zaman açıklamalarını başka ayetlerle yapıyordu. Şimdi, madem Kur'an ayetleri de başka Kur'an ayetleriyle açıklanabiliyor, o zaman neden Risaleler var? Madem Kur'an'ın anlaşılmasını hedefliyoruz, o zaman Kur'an'ı kendi içindeki ayetlerle açıklayalım. Bu olmaz diyor isek, Risalelere ihtiyaç var diyor isek, o zaman Risalelerin de açıklanmasına ihtiyaç var demeyi kabullenmemiz gerekir. Bunun kapsamına bildiğimiz izah da girer, zor kelimelerin sadeleştirilmesi de.
Oku! Anlarsın.
Bizleri Nurlarla tanıştıran abilerimiz ve ablalarımız bizlere "Oku! Anlarsın." diye telkinde bulundular. Çocukluğumda günde 50 sayfa okuduğumu hatırlıyorum. Ne ki, okuyup anladığım kısımlarla, izah dinleyip anladığım kısımlar arasında miktar ve derinlik olarak büyük fark vardı. Anlamadan okusak da ruhumuzun, latifelerimizin istifade edeceğini söylerlerdi ki bunun doğru olduğunu çok hissetmişimdir. Yine de aklımın istifade ettiği zamanlarda da yani risalelerde nelerin söylendiğini anladığımda da ruhumun bundan hissedar olduğunu eklemem gerek. Yani neden sadece ruhumun istifadesiyle yetineyim? Hem aklım hem ruhum müstefid olsa daha iyi değil mi? Eğer sadece okuyup anlamadan, ruhumuzun istifadesiyle yetineceksek, Kur'an'ı da öyle yapsak yetmeli değil mi? Madem Kur'an'ın ruhumuza bahşettikleriyle yetinmeyip Nurları makul hatta gerekli görüyoruz, Nurları izah etmeyi, okunuşunu kolaylaştırmayı da gerekli görmeliyiz kanaatindeyim.
Benzetmelerde Kur'an'ı örnek olarak verişim, onun gücünden dolayıdır. Yani iman sahibi herkesin aynı kabullere sahip olmasından dolayı Kur'an'ı örnek verdim. Siz bu örneklere Hadis-i Şerifleri, diğer büyüklerin kitaplarını da ekleyip, aslında ne kadar da çok sadeleştirme, çevirme ve akıllara yaklaştırma yaptığımızı görebilirsiniz. Hatta, sadece Hadis-i Şeriflerin Türkçe meallerindeki değişime bakarsanız bile bunun nasıl bir ihtiyaç olduğu açık seçik belli olur.
Risalelerin Dili Gerçekten Ağır Mı?
Aslında Risaleler, kendi zamanına göre oldukça anlaşılır bir dille yazılmış. Bir baksanıza, Üstad'a yazılan mektuplardaki dile! Ne kelimeler, ne ifadeler kullanmışlar abiler. "Risale ne de kolaymış" diyesi geliyor insanın o mektupları okuyunca.
Ancak bu bile sadeleştirmenin gereğini göstermeye yeter durumlardan birisidir. Risale-i Nurların kendileri bile, telif edildiği zamanın insanlarına anlaşılır gelsin diye basit bir dille, bir kelimenin meali birçok yerde hemen ardından başka bir kelimeyle verilerek yazılmış.
Hatta bakıyoruz, birçok yerde Kur'an ayetlerinin ve hadislerin, hatta ve hatta bazı Farsça ibarelerin anlamları bile verilmemiş. Demek ki ihtiyaç duyulmamış. Okuyanların bunları anlayacağı varsayılmış. Bu seviyenin insanlarına hitap edecek bir seviye tutturulmuş; ama, basit dilden vaz geçilmemiş.
Peki, şimdi günümüzün insanına bakıyoruz, bir ayetin manasını içindeki kelimelerden aşağı yukarı çıkarabilecek kaç mektepli gösterebilirsiniz. "İnnemel a'malü binniyyat..." hadisini ilk defa duyan bir talebe sizce bu üç kelimeden 'amel' ve 'niyet'i çıkarımlayabilir mi?
Evet, Nurlar, yazıldıkları döneme göre son derece anlaşılır bille yazılmış ancak günümüz için bunu söylemek, insaf ehli için pek de mümkün olmasa gerek. Madem, ayetlerin, hadislerin tercümelerine ihtiyaç duymayacak seviyedeki bir topluma göre oldukça basit bir dille yazılmış Risaleler, öyleyse günümüzün anlayış seviyesine göre basit ve anlaşılır sayılabilecek bir dille yeniden ifade edilebilir. Allahu a'lem.
Sadeleştirilirse Mana Zayıflamaz Mı?
Her metin orijinalitesini kaybettikçe zayıflar. Bu doğru. Fakat eğer elinizdeki insanların imanlarını, dolayısıyla ebedi hayatlarını kurtaracağına inandığınız bir eserse, bu tür zayıflamaları göze almak durumunda kalabilirsiniz. Mesela, bir tıp kitabını düşünelim. Biz eğer insanlar sağlıklarını çok iyi koruyabilsinler diye, tıp kitaplarını oldukları gibi bıraktığınızda, birçok insanın onlardan uzak kaldıklarını görürsünüz.
Ancak siz tutar, o kitapları insanların anlayacağı bir dilde sunarsanız, o zaman daha çok insanın sağlık bilgisine ulaşmasına vesile olmuş olursunuz.
Nasıl ki bunu yapmak, doktor yetiştirmemek anlamına gelmez, doktor olmak isteyenler için bilgiyi olması gerektiği kadar teorik ve terimsel tutarsınız, aynen öyle de Nurları sadeleştirmek de Nur Talebeleri yetiştirilmesin anlamına gelmez. Yine insanlar içinde onun o nurlu sayfalarına kendini kaptırıp bir pervane gibi dönenler çıkar ve onlar ihtisaslarını orijinal Nurlar üzerinden yaparlar.
Nasıl Sadeleştirilecek?
Elbette bazı kelimeler artık terimleşmiş ve bırakın sadeleştirmeyi, günümüz Türkçesi'nde karşılığı bile yok; bunlar aynıyla kullanılacaktır. Ancak bunu bütün Nur Külliyatı'na teşmil etmek, oradaki her kelimeye terimsellik yüklemek olacak, ve Risaleleri bir terimler indeksine çevirecektir.
Terimsel anlamı olan kelimeler aynıyla bırakılıp, diğer kelimelerden artık kullanımda olmayanları olanlarıyla değiştirmek ise daha çok insanın ona ulaşması anlamına gelecektir. Yani, mesela, ihlas kelimesini tabi ki değiştiremezsiniz. Onun yerini bulacak başka bir kelime bulmak imkansıza yakındır. Ancak, mesela, nefer kelimesi yerine er desek ne olacak? Adese yerine dürbün ya da mercek desek acaba istifade azalır mı?
Zaten başlamış olan, ayet, hadis, vb. Arapça ifadeler ve Farsça ifadelerin Türkçe'sinin verilmesi uygulamasına devam edilmeli. Ayrıca gramer olarak da modern gramere uymayan cümleler mevcut. Onları da güncellemek faydalı olabilir diye düşünüyorum. Her ne kadar çok öncelikli bir ihtiyaç olmasa da faydalı olacaktır böyle bir güncelleme.
Bütün bunlara ek olarak, bu sadeleştirme, işinin ehli, yani evvela Risale-i Nurlara vakıf, onları hem anlayan, hem de hayatına tatbik etmede hassas yaşayan, saniyen, Osmanlıca'ya vakıf, salisen modern Türkçe'ye son derece vakıf, onu doğru ve yerlice kullanabilen, maksatları sadece Allah rızası olan, dini mevzularda vukuf sahibi, bir kelimeyi sadeleştirirken, kırk defa düşünmesi gerektiğini müdrik zatlardan oluşan bir heyet tarafından, acele edilmeden, teeni ile yapılmalı; yaptıkları sadeleştirme de yine aynı kıratta bir heyet tarafından tasvip edilerek dikkatli nazarlara arz edilmelidir. Allahu a'lem bissavab.
Netice-i Kelam
Maksadımız, inşallah, Rabb'in rızasını kazanmaktır. Ahir zamanın müceddidi Risale-i Nur'un her dimağa girip orada neşv-ü nema bulması, ve imana hakkalyakin ölçüsünde ulaşması dünyalar kadar mühim bir temennimizdir. Rabbim bizleri düşüncemizde samimi, amellerimizde halis, kusurlarımızı mağfiret eylesin.