28 Eylül 2012 Cuma

Hocaefendi'nin Virdi

Fethullah Gülen Hocaefendi'ye ait olduğu rivayet edilen cami bir vird.

Estağfirullah el azîm. Yâ mâlikel mülkil kadîm. Salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedivve alâ alihî ve sahbihî ecmaîn. Bi adedi ilmike vebi adedi ma'lûmâtike.

اَسْتَغْفِرُاللّهَ الْعَظِيمِ يَا مَالِكَ الْمُلْكِ الْقَدِيمِ صَلِّ وَسَلَّمْ عَلَي سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَي آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ بِعَدَدِ عِلْمِكَ وَبِعَدَدِ مَعْلُومَاتِكَ

Ey büyüklere büyüklük veren Azîm rabbimiz, sana istiğfarımızı sunuyor, bağışlanma diliyoruz. Sen bütün kainatın ezelden ebede sahibisin. Senin ilmin ve bildiklerin sayısınca salat ve selam Efendimiz Muhammed'e, âline ve tüm ashâbının üzerine olsun. 

Her veli zatın bir virdi olurmuş. Bu zatlar, kalblerine ilham olan duaları önce Kur'an ve sünnete uygunluk filtresinden geçirir, ondan sonra kelimelere döker ve bunları vird edinirler.

Bu virdin ben şahsi bir faydasını şöyle müşahade ettim: Sokağa, çarşı-pazara çıktığımda, gözüme her haram çarpışında  bu virdi okudum. Önceleri bakışlarımı değiştirmede gevşeklik göstersem de daha sonra Allah'ın izniyle daha sonra daha bir irademin güçlendiğini gördüm. Bakışlarımın kontrolünde yeniden zayıflama olan zamanlarda da okumaya devam ettim. Beni tutup iyi hale döndürdüğüne -Allah'ın izniyle- kani oldum.

(Daha muvafık bir çeviri gönderilirse memnuniyetle onu koyabilirim.)

21 Eylül 2012 Cuma

Layık

Layık

Bir adam sabahtan bir küfre yetse
Gör neler yazılır o cana layık 
Sol melek defteri tutup cem etse 
Sağ melek yalvarır durana layık 

Sağ melek der edin Hakka niyazı 
Bu halde insandan Hak olmaz razı 
Vakit geldi çattı sabah namazı 
Belki kılar döner Rahmana layık 

Sol melek der bu kul anlamaz laftan 
Sakındırmaz kendin havf ü hilaftan 
Şemis zuhur etti kala-ı Kaftan 
Destur ver yazayım nirana layık

Sağ melek der dünyada kaldı cüda 
Alemin matlubu hazreti hüda 
Vakit öğle olsun bu eyler eda 
Belki kılar döner Rahmana layık 

Sol melek der hayır yok gidişinde 
Ahreti unutmuş dünya işinde 
Azrail geziyor her dem peşinde 
Destur ver yazayım nirana layık 

Sağ melek der dünyada kaldım mezi 
Lütfeyle sözümü tut bazı bazı 
Hepsinden efdaldır ikindi farzı 
Belki kılar döner Rahmana layık 

Sol melek der bu kul korkmaz mevladan 
Sakınmaz kendini gamdan beladan 
Şemis pervaz etti uçtu semadan 
Destur ver yazayım nirana layık 

Sağ melek der nur-u şamdan yakalım 
Gel abdest al Misk-ü amber kokalım 
Kerem eyle akşam olsun bakalım 
Belki kılar döner Rahmana layık 

Sol melek der böyle olmaz adalet 
Kalbi gözü gönlü olmuş melanet 
Güneş battı cihan oldu zulemat 
Destur ver yazayım nirana layık 

Sağ melek der ey asi sana n’oldu 
Çağladı isyanın defterin doldu 
Kerem eyle yatsı namazı kaldı 
Belki kılar döner Rahmana layık 

Sol melek der kul güvenir çağa 
Musibetlik çökmüş göze kapağa 
Terketti namazı girdi yatağa 
Destur ver yazayım nirana layık 

Sağ melek der zalim böyle mi olsun 
Bunca emeklerim hiçe mi kalsın 
Yaz nidem Allahtan belasın bulsun 
Ol zaman yazılır nirana layık 

Dinleyin ağalar Sümman kelamı 
Hisse-i bend edip nasihat alan 
Kalpten sevap geçse çalar kalemi 
Sağ melek tapşurur Rahmana layik 

Aşık Sümmani Narman

Yağmurun Rabb'ine İtimad

Yağmurun Rabb'ine İtimad

Vaktin ve beldenin birinde Rezzak ismi kuraklıkla tecelli etmekte; günler, haftalar bir meleğin bir damlayı yeryüzüne taşımayışından suya hasret, rüzgara minnet geçmektedir.

Belde halkı toplanır, yağmur duasına çıkmak gerek; alperen "yanınıza sübyanlarınızı  takın da gelin, masumdur onlar, duanın kabulune vesiledirler" der. Herkes elinden tutabildiği yavrusunu, torununu-tosununu getiriverir.

Dua ederler, eller havada, başlar yerde, çocuklar koşuşmada. Herkes tek saf olmuş, beldenin mezrasında önde imam, arkada uzunca bir saf tutmuş amcalar, dedeler, gençler. Az geride kadınlar bekleşir, susuzluktan yarıkları derinleşmiş dudaklarında dualarıyla, kucaklarında bebeleri, bebelerinin dudaklarında emzikleri.

Daha geride yüce bir dağ, sanki gerisinde saklıyormuş gibi salıverir bir bulutu. Onu takip eder bir başka bulut, beyaz bulutu takip eder grisi sonra da fümesi. Gözler şaşkın, kafalar geriye döner, rüzgardan geriye dönmüş saçların ardından. Gözlerin bezginliği döner teyakkuza. Bus basınca, abus çehreler de döner tebessüme.

Sonra rahmet melekleri girişir işe, rahmet damlalarını taşırlar düşüşe. Şükür nidalarını duyulmaz kılar çocukların sedaları. Kaçmaz kimse yağmurdan, yağmur kaçar gök pamuklarından. 

Daçka yarıkları dolarken, toprağın yağmura sitemini suyu üstünde bekletmesine mukabil yağmur, gurbetin de vuslat gibi ilahi izinle olduğunu nasıl anlatacağını düşünedursun, evli evine, işli işine dönedurmuş; emirber nefer edasıyla gürül gürül inen katreler, çarpışmadan sonra şehadet şerbetini içmişçesine sükut sükut akarken, alperen de köşesinden, dönüp gelenleri sükut sükut seyreder. 

Bakışlarının odaklandığını, kaşlarının birbirine bakan uçlarının aşağıya kaydığını görenler, anlarlar ayaklarının bir yerde kaydığını. Yaklaşıp yaklaşmamakta kararsızdırlar zira yaklaşsalar alperenin oduyla yanacaklar, yaklaşmasalar ihtimal Sakar'ın oduyla yanacaklar. 'Burada yanan orada yanmaz' diyerek yaklaşırlar En Yakın'a yakın adama.

Alperen önce gelenleri süzer sonra da sözlerini. Tenbihlerinin kalplerini kırdığına şahit olmayan belde ahalisinin düşlerini de kırmamak ancak bir yanlışın da belini kırmaktır niyeti. Ne kadar isterdi, sessizliğin çığlığının duyulabilmesini, ama onu duymak da herkese nasip değildi. Gözlerini duvardaki kilimin en üst köşesindeki desene kilitleyip, nefsini temize çıkarmamaya azmedip, birkaç defa açıp kapattığı dudaklarını son bir hamleyle "Beni mazur görün" diyecek kadar konuşturabilir. Sessizliğin çığlıkları hala sürdüğünden midir, onları kimsenin duyamayışından mıdır, tekrar gücünü toplar ve "Belki de benim kem nazarım, herkese kendi zaviyemden bakmamdandır bilemiyorum" der. Cümlesini bağlayacaktır. Bir söz daha söyleyip meramını ifade edecektir. Zaten daha fazla gücü de kalmamıştır: "Neden hepiniz sırılsıklamsınız?" deyip başını aşağıya eğer.

Cümlesi biter bitmez, kulaklarını uğuldatan o çığlık yine başlamıştır, zira alçalan başlardan bir tek söz yükselmiyordur. Merak edip başını kaldırdığında, başka başların da merakla kalktığını görür. Sanki ne dediğini anlamamışlardır. "Yağmur yağınca ıslanılmaz mıdır? Ne demek oluyordur bu şimdi? Bizden keramet mi bekliyor, yoksa yağmurun yağmasına mı rızası yoktur?" diye içlerinden geçirdiklerini sonradan sonraya fark eder. 

İş yine başa düşmüş, kendi sözüne kendi şerh düşmesi gerekmiştir. "Bakın şu yavrucağızı görüyor musunuz?" diye eliyle işaret eder, elinde şemsiyesi bir sabiye. "Elindekini bırak, elini elime ver, o el öpülesi el." derken "Rabb'e itimadımız şu çocuğunki gibi olmalı değil mi? Dua sahibine itimadından yağmur duasına şemsiyeyle gitmek gerek. El açınca, ona rahmet kapısının açıldığını bilmek, 'estecib leküm' fermanını dermanımız bilmek gerek. Ondandır hayretim ıslaklığınıza. Ondandır şikayetim gafletimize. Ondandır."

http://www.herkul.org/index.php/sizden-gelenler/sizden-gelenlerr/9826-yagmurun-rabb-ine-itimad

14 Eylül 2012 Cuma

Kurban Bayramı Şiiri ve Şarkısı

Kurban Bayramı Şiiri ve Şarkısı

 
Çocuklarımızın kurban bayramıyla ilgili pek de fazla şarkı bilmediklerini göz önüne alarak, elimden geldiğince basit ve Kurban bayramının manasını ihtiva edecek bir şiir yazmaya çalıştım. Benim gibi birkaç kelimeyi zorlukla bir araya getiren birine göre bir şiir oldu ama güzel bir melodiyle bir çocuk şarkısına çevrilebilir.

Telif hakkı sadece dua ve olacaksa sevaba hissedarlık ümididir. Dua etmek kaydıyla serbestçe kullanabilirsiniz.

Kurban Bayramı

Kurban yaklaşmak demek
Kurban paylaşmak demek
Kurban sadece et değil
İnsana yardım et demek

İbrahim'den (AS) öğrendik
Neymiş itaat etmek
'Baba hazırım' derken
İsmail'e (AS) imrendik

Şanı yüce Nebi'ye (SAV)
Namaz ile birlikte
Emredildi bu kurban
Hem de tüm müminlere

Rabb'e takva yükselir
Tüm kurbanlar süslenir
Sırat denen köprüden
Kurban ile geçilir

Kurban olmak Allah'a (CC)
Şereftir her hayvana
Cennet bineği olur
Döner ömrü sonsuza

Rabb'im kurbanımızı
Kabul et duamızı
Yokluk yüzü gösterme
Ver nimetin devamlı

Karınca